Celâl sahibi olan Allah, her türlü kusurlardan ve noksanlıklardan münezzehtir. Mutlak kudret sahibi olan Allah, aczden ve ihtiyacı olmaktan münezzeh, mukaddes ve müstağnidir.

   Celâl sahibi olan Allah, her türlü kusurlardan ve noksanlıklardan beridir. Zatında, sıfatlarında, fiillerinde mutlak kemal sahibidir. Kâinatta görülen kemalât buna bir şahittir. Çünkü kâinatta mevcut olan kemaller ve cemaller, Onun kemal ve cemalinin zaif bir gölgesidir. Bu da, yanılmaz bir sezgi ile kesin bürhanlarla ve apaçık delillerle sabittir. Çünkü aydınlatma ancak nurani olan şeyden kaynaklanır. Ayinelerin faniliğine ve mazharların akıcılığına rağmen, cemal ve kemalin tecellisinin devam etmesi bunu gösterdiği  gibi, insanların en büyükleri arasında meşrepleri muhtelif ve keşfiyatları müttefik olanların icma ve ittifaklarıyla sabittir ki, kâinatta bulunan kemalât, vacibü’l-vücud olan Zât’ın kemalâtının nurlarının bir gölgesidir.

   Celâl sahibi olan Allah, her türlü noksan sıfatlardan beridir. Ezeli, ebedi ve sermedi olan Zat-ı Zülcelâl, yenilenme ve tekemmül ihtiyacı içinde olan, sonradan yaratılmış bulunan mevcudatın kaçınılmaz bir özelliği olan değişim ve başkalaşımdan beridir.

   Celâl sahibi olan Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Varlığın ve mekânın yaratıcısı olan Zat-ı Zülcelâl, sınırlı ve kayıd altına alıcı şeylerle; kesretin, kesif, mümkün ve maddi şeylerin kaçınılmaz nitelikleri olan mekân ittihaz etmekten ve parçalara ayrılmaktan münezzehtir.

   Celâl sahibi olan Allah, her türlü noksanlıktan beridir. Kadîm-i Bakî olan Zat-ı Zülcelâl, hudûs ve zevalden münezzehtir.

   Celâl sahibi olan Allah, her türlü noksanlıktan beridir.Vacibü’l-vücud olan Zat-ı Zülcelâl, ezeliyet ve ebediyetine uygun olmayan şeylerden, vücub-u vücuduna münasib düşmeyen hallerden, zatına layık olmayan ve yakışmayan durumlardan; hasr ve sınırlanmaktan; hulûl ve ittihaddan; doğurmak ve doğurulmaktan pâk ve münezzehtir. Onun celâli pek yücedir ve Ondan başka ilâh yoktur.

***