Mânidar Bir Tevafuk-u Lâtife
Risale-i Nur şakirdlerini ittiham ettikleri ve cezalarını istedikleri 163’üncü maddesine, Risale-i Nur müellifinin medresesine 150 bin lira verilmesine dair layihanın, 200 mebustan 163 mebusun adedine tevafuk edip, manen o tevafuk diyor ki: Hükûmet-i Cumhuriyenin 163 mebusun takdirkârane imzaları, 163’üncü madde-i kanuniyenin hükmünü, onun hakkında ibtal ediyor.
Hem yine manidar tevafukatı lâtifedendir ki, Risale-i Nur’un 128 parçası, 115 parça kitab ediyor. Risale-i Nur’un şakirdlerinin ve müellifinin mebde-i tevkifi olan 27 Nisan 1935 tarihi ile mahkemenin karar ve hüküm tarihi olan 19 Ağustos 1935 tarihi olmasına nazaran, 115 gün olup, Risale-i Nur kitabları adedine tevafuk etmekle beraber, istintak edilen, 115 suçlu gösterilen eşhasın da adedine tam tamına tevafuk ettiği gibi, gösteriyor ki, Risale-i Nur müellifinin ve şakirdlerinin başına gelen musibet, bir dest-i inayetle tanzim ediliyor. (Haşiye)
***
(Bu Lem’anın başında İmam-ı Ali (r.a.) Risale-i Nur’a işaret ettiğinden, bir kardeşimiz heyecanlı bir iştiyakla Risale-i Nur’a “Elmas, Cevher, Nur” ismini takıp tekrar ederek yazmıştı. Bu Lem’anın ahirinde derci münasip görüldü.)
Takva dairesinde bulunan talebe deli de olsa, acaba Risale-i Nur’un ve kıymetli elmasın nurundan ayrılabilir mi? Öyle tahmin ederim ki, Risale-i Nur’un, bu âciz talebeniz kadar kerametini, faziletini, lezzetini gören ve yiyen, tatlı meyvesinden koparan nadirdir. Hem bu kadar âcizliğimle beraber, Risale-i Nur’a hizmet edemediğim halde göstermiş olduğunuz teveccühe medyûnu şükranım. Binaenaleyh, Risale-i Nur’dan bendeniz değil, hiç bir talebeniz o mübarek elmastan ve lezzetinden ayrılamaz.