Bir suale cevap
Mustafa Sabri ile Musa Bekuf’un efkârlarını muvazene etmek için vaktim müsait değildir. Yalnız bu kadar derim ki:
Birisi ifrat etmiş, diğeri tefrit ediyor. Mustafa Sabri gerçi müdafaatında Musa Bekuf’a nisbeten haklıdır; fakat Muhyiddin gibi ulûm-u İslâmiyenin bir mucizesi bulunan bir zatı tezyifte haksızdır.
Evet, Muhyiddin, kendisi hâdî ve makbuldür. Fakat her kitabında mühdî ve mürşid olamıyor. Hakaikte çok defa mizansız gittiğinden, kavaid-i Ehl-i Sünnete muhalefet ediyor ve bazı kelâmları zâhirî dalâlet ifade ediyor. Fakat kendisi dalâletten müberradır. Bazen kelâm küfür görünür, fakat sahibi kâfir olamaz. Mustafa Sabri bu noktaları nazara almamış, kavaid-i Ehl-i Sünnete taassup cihetiyle bazı noktalarda tefrit etmiş.
Musa Bekuf ise, ziyade teceddüde taraftar ve asrîliğe mümaşaatkâr efkârıyla çok yanlış gidiyor. Bazı hakaik-i İslâmiyeyi yanlış tevillerle tahrif ediyor. Ebu’l-Alâ-yı Maarrî gibi merdut bir adamı muhakkikînlerin fevkinde tuttuğundan ve kendi efkârına uygun gelen Muhyiddin’in Ehl-i Sünnete muhalefet eden meselelerine ziyade taraftarlığından, ziyade ifrat ediyor.
قَالَ مُحْيِى الدّٖينِ : تَحْرُمُ مُطَالَعَةُ كُتُبِنَا عَلٰى مَنْ لَيْسَ مِنَّا Yani, “Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitablarımızı okumasın, zarar görür.” Evet, bu zamanda Muhyiddin’in kitabları, hususan vahdetü’l-vücuda dair meselelerini okumak zararlıdır.
Said Nursî
***