بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ اْلاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فِى ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍ
ayeti, وَاَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ ayetinde beyan ettiğimiz nüktenin aynını tazammun edip, hem onu teyid ediyor, hem onunla teeyyüd ediyor. Evet, Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan Sûre-i Zümer’de وَخَلَقَ لَكُمْ مِنَ اْلاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ demeyip, وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ اْلاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ demesiyle ifade ediyor ki: “Sekiz nevi hayvanat-ı mübarekeyi size hazine-i rahmetinden, güya Cennetten nimet olarak indirmiş, gönderilmiş.” Çünkü o mübarek hayvanlar, bütün cihetleriyle, bütün beşere nimet olduğundan, saçından bedevîlere seyyar haneler, elbiseler, etinden güzel yemekler, sütünden güzel leziz taamlar ve derilerinden pabuçlar ve saire, hatta gübreleri mezruatın erzakı ve insanların mahrukatı hükmünde olup, güya o mübarek hayvanlar, tecessüm etmiş ayn-ı nimet ve rahmettirler. Onun içindir ki, yağmura “rahmet” namı verildiği gibi, bu mübarek hayvanlara da “en’âm” namı verilmiş. Güya rahmet tecessüm etmiş, yağmur olmuş; nimet de tecessüm etmiş, keçi, koyun, öküz ile manda ve deve şekillerini almış.