İşte bu müthiş marazın merhemi, ilacı, ihlâstır. Yani, hakperestliği nefisperestliğe tercih etmekle ve hakkın hatırı, nefsin ve enaniyetin hatırına galip gelmekle, اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ sırrına mazhar olup, nastan gelen maddî ve manevî ücretten istiğna etmekle (Haşiye)
وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ sırrına mazhar olup, hüsn-ü kabul ve hüsn-ü tesir ve teveccüh-ü nası kazanmak noktalarının Cenâb-ı Hakkın vazifesi ve ihsanı olduğunu ve kendi vazifesi olan tebliğde dahil olmadığını ve lâzım da olmadığını ve onunla mükellef olmadığını bilmekle ihlâsa muvaffak olur. Yoksa ihlâsı kaçırır.