İşte kabrimin başına ulaştım. Boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip, nida ediyorum:
“el-Aman, el-Aman! Yâ Rahman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!”
İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyîciler beni bırakıp gittiler. Senin afv ü rahmetini intizar ediyorum... Ve bilmüşahede gördüm ki, senden başka melce ve mence yok. Günahların çirkin yüzünden ve masiyetin vahşi şeklinden ve o mekânın darlığından bütün kuvvetimle nida edip: “el-Aman, el-Aman! Yâ Rahman! Yâ Hannan! Yâ Mennan! Yâ Deyyan! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar! Yerimi genişlettir!”
İlâhî! Senin rahmetin melceimdir ve rahmeten lil-âlemîn olan habibin (a.s.m.) senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekva değil, belki nefsimi ve hâlimi sana şekva ediyorum.