İkinci Sualiniz: Sedd-i Zülkarneyn nerededir? Ye’cüc, Me’cüc kimlerdir?
Elcevap: Eskiden bu meseleye dair bir risale yazmıştım. O vaktin mülhidleri onunla mülzem olmuşlardı. Şimdilik hem o risale yanımda yoktur, hem kuvve-i hafızam tatil-i eşgal etmiş, yardım etmiyor. Hem Yirmi Dördüncü Sözün Üçüncü Dalında bir nebze bu meseleden bahsedilmiş. Onun için, bu meselenin yalnız iki üç nüktesine gayet muhtasar bir işaret edeceğiz. Şöyle ki:
Ehl-i tahkikin beyanına göre, hem Zülkarneyn ünvanının işaretiyle, Yemen padişahlarından Zülyezen gibi “zü” kelimesiyle başlayan isimleri bulunduğundan, bu Zülkarneyn, İskender-i Rumî değildir. Belki Yemen padişahlarından birisidir ki, Hazret-i İbrahim'in zamanında bulunmuş ve Hazreti Hızır'dan ders almış. İskender-i Rumî ise, milattan takriben üç yüz sene evvel gelmiş, Aristo'dan ders almış. Tarih-i beşerî, muntazam surette üç bin seneye kadar gidiyor. Bu nakıs ve kısa tarih nazarı, Hazret-i İbrahim’in zamanından evvel doğru olarak hükmedemiyor. Ya hurafevarî, ya münkirane, ya gayet muhtasar gidiyor.
Bu Yemen-î Zülkarneyn, tefsirlerde eskiden beri İskender namıyla iştiharının sebebi, ya o Zülkarneyn’in bir ismi İskender’dir ki, İskender-i Kebir ve Eski İskender’dir. Veyahut, âyat-ı Kur’aniyenin zikrettiği hadisat-ı cüz’iyeler, küllî hadisatın uçları olduğu cihetle, Zülkarneyn olan İskender-i Kebirin nübüvvetkârane irşadatıyla akvam-ı zalime ile milel-i mazlume ortasında hâil ve gaddarların garetlerine mâni olacak meşhur Sedd-i Çin’in binasını kurduğu gibi; İskender-i Rumî misillû müteaddit cihangirler ve kuvvetli padişahlar maddî cihetinde, ve manevî âlem-i insaniyetinmanevî padişahları olan bir kısım enbiya ve bazı aktab dahi manevî ve irşadî cihetinde, o Zülkarneyn’in arkasında gidip, iktida edip, mazlumları zalimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağlar ortalarında sedleri, (Haşiye) sonra dağlar başlarında kal’aları kurmuşlar.