Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, gayb-âşina ve istikbal-bîn nazar-ı nübüvvetle, otuz kırk sene sonra sahabeler ve tabiînler içinde mühim fitneler olup kan döküleceğini görmüş. İçinde en mümtaz şahsiyetler, abası altında olan o üç şahsiyet olduğunu müşahede etmiş. Hazret-i Ali’yi (r.a.) ümmet nazarında tathir ve tebrie etmek ve Hazret-i Hüseyin’i (r.a.) taziye ve teselli etmek ve Hazret-i Hasan’ı (r.a.) tebrik etmek ve musalaha ile mühim bir fitneyi kaldırmakla şerefini ve ümmete azîm faidesini ilan etmek ve Hazret-i Fatıma’nın zürriyetinin tahir ve müşerref olacağını ve Ehl-i Beyt ünvanı âlisine lâyık olacaklarını ilan etmek için, o dört şahsa, kendiyle beraber “Hamse-i Âl-i Aba” ünvanını bahşeden o abayı örtmüştür.
Evet, çendan Hazret-i Ali (r.a.) halife-i bilhak idi. Fakat dökülen kanlar çok ehemmiyetli olduğundan, ümmet nazarında tebriesi ve beraati vazife-i risalet hasebiyle ehemmiyetli olduğundan, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, o surette onu tebrie ediyor. Onu tenkid ve tahtie ve tadlil eden Haricîleri ve Emevîlerin mütecaviz taraftarlarını sükûta davet ediyor. Evet, Haricîler ve Emevîlerin müfrit taraftarları Hazret-i Ali (r.a.) hakkındaki tefritleri ve tadlilleri ve Hazret-i Hüseyin’in (r.a.) gayet feci, ciğer-sûz hadisesiyle Şiaların ifratları ve bid’aları ve Şeyheynden teberrileri, ehl-i İslâma çok zararlı düşmüştür.
İşte bu aba ve dua ile, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Hazret-i Ali (r.a.) ve Hazret-i Hüseyin’i (r.a.) mesuliyetten ve ittihamdan ve ümmetini onlar hakkında sû-i zandan kurtardığı gibi, Hazret-i Hasan’ı (r.a.), yaptığı musalaha ile ümmete ettiği iyiliğini vazife-i risalet noktasında tebrik ediyor ve Hazret-i Fatıma’nın (r.anha) zürriyetinin nesl-i mübareki, âlem-i İslâmda Ehl-i Beyt ünvanını alarak âlî bir şeref kazanacaklarını ve Hazret-i Fatıma (r.anha) وَاِنِّى اُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ diyen Hazret-i Meryem'in validesi gibi zürriyetçe çok müşerref olacağını ilan ediyor.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ اْلاَبْرَارِ وَعَلٰى اَصْحَابِهِ الْمُجَاهِدِينَ الْمُكْرَمِينَ اْلاَخْيَارِ اٰمِينَ
***