Bazen tedrici gider. Bazen dahi oluyor
barut gibi zulmanî, birdenbire fışkırıyor.
Nuranî bir nâr olur, bazı olur bir nazar, fahmi elmas ediyor.
Bazı olur bir temas, taşı iksir ediyor.
Bir nazar-ı peygamber, birdenbire kalbeder;
bir bedevi cahili bir arif-i münevver.
Eğer mizan istersen: İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer.
Birbiriyle kıyası: Bir çekirdek, bir şecer..
Def’aten verdi semer, o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i peygamber.
Ceziretü’l-Arabda, fahmolmuş fıtratları kalbetti elmaslara, birdenbire seraser..
Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver.
Yalan, bir lâfz-ı kâfirdir
Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali.
Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyalı. Yeri verir sükûta; eğer çıksa zararlı...
Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faydalı.
Her sözün doğru, her hükmün hak olmalı.
Lâkin hakkın olamaz her doğruyu söz etmek. Bunu iyi bilmeli.
خُذْ مَا صَفَا دَعْ مَا كَدَرْ kendine düstur etmeli.
Güzel gör, hem güzel bak. Tâ güzel düşünmeli.
Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı..
Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli.
Sû-i zanla yeistir; saadet muharribi, hem de hayatın katili.