Gaye-i hayal olmazsa, enaniyet kuvvetleşir
Bir gaye-i hayal olmazsa, yahut nisyan basarsa, ya tenasi edilse;
elbette zihinler enelere dönerler, etrafında gezerler.
Ene kuvvetleşiyor, bazen sinirleniyor.
Delinmez, “nahnü” olsun. Enesini sevenler, başkaları sevmezler.
Hayat-ı ihtilâl; mevt-i zekât, hayat-ı ribadan çıkmış
Bilcümle ihtilâlât, bütün herc ü fesadat, hem asıl, hem madeni;
rezail ve seyyiat, bütün fasid hasletler,
muharrik ve menbaı iki kelimedir tek, yahut iki kelâmdır.
Birincisi şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar acından ölse neme lâzım!”
İkincisi: “Rahatım için zahmet çek, sen çalış; ben yiyeyim.
Benden yemek, senden emekler!”
Birinci kelimede olan semm-i katili, hem kökünü kesecek,
şâfi deva olacak tek bir devası vardır.
O da, zekât-ı şer’î ki bir rükn-ü İslâmdır.
İkinci kelimede, zakkum şecer münderic.
Onun ırkını kesecek, ribanın hurmetidir.
Beşer salah isterse, hayatını severse; zekâtı vaz’etmeli, ribayı kaldırmalı.
Beşer hayat isterse enva-ı ribayı öldürmeli
Tabaka-i havasdan tabaka-i avama sılâ-i rahm kopmuştur.
Aşağıdan fırlıyor sada-yı ihtilâlî, vaveylâ-yı intikamî, kin ve hased enini...
Yukarıdan iniyor zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm saikası...
Aşağıdan çıkmalı tahabbüb ve itaat, hürmet ve hem imtisal.