Bir avuç su, bir demir gülle içinde eğer niyet etse incimad.
Burudetin zamanı içindeki inbisat meyli der:
“Genişlen, bana lâzım fazla yer.” Bir emr-i biemanî...
Metin demir çalışır, onu yalan çıkarmaz.
belki onda doğruluk, hem de sıdk-ı cenanî o demiri parçalar.
Şu meyelânlar bütün birer emr-i tekvinî, birer hükm-ü Yezdanî,
birer fıtrî şeriat, birer cilve-i irade, irade-i ilâhî, idare-i ekvanî;
Emirleri şunlardır: Birer birer meyelân, birer birer imtisal, evamir-i rabbanî.
Vicdandaki tecelli aynen böyle cilvedir; ki incizab ve cezbe iki musaffa cânı.
İki mücellâ camdır, akseder içinde cemal-i lâyezalî, hem de nur-u imanî.
Nübüvvet beşerde zaruriyedir
Karıncayı emirsiz, arıları yasubsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette
beşeri de bırakmaz şeriatsız, nebisiz. Sırr-ı nizam-ı âlem, böyle ister elbette.
Meleklerde mirac, insanlarda şakk-ı kamer gibidir
Bir mirac-ı kerametle melekler, gördüler elhak,
ki müsellem bir nübüvvette muazzam bir velâyet var.
O parlak Zat, buraka binmiş de berk olmuş.
Kamervari seraser, âlem-i nuru da görmüştür.
Şu şehadet âleminde münteşir insanlara
hissî büyük bir mucize nasıl ki; اِنْشَقَّ الْقَمَر dir.
Bu miracdır, âlem-i ervahdaki sakinlere
en büyük bir mucize ki; سُبْحَانَ الَّذٖٓى اَسْرٰى dır.