mukadderat-ı hayatiyeden terkib edilen manevî ve muntazam birer suret, birer miktar bulunması, bilbedahe gösterir ki, bir Kadîr-i Zülcelâlin ve bir Hakîm-i Zülkemalin kader dairesinde suretleri ve biçimleri tertib edilen ve kudretin tezgâhında vücutları verilen o hadsiz masnuat, o Zatın vücub-u vücuduna delâlet ve vahdetine ve kemal-i kudretine hadsiz lisanla şehadet ederler.
Sen kendi cismine ve âzâlarına ve onlardaki eğri büğrü yerlerin meyvelerine ve faidelerine bak, kemal-i hikmet içinde kemal-i kudreti gör.
ON ÜÇÜNCÜ PENCERE
وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ sırrınca, her şey lisan-ı mahsusuyla Hâlikını yad eder, takdis eder. Evet, bütün mevcudatın lisan-ı hâl ve kal ile ettiği tesbihat, bir tek Zat-ı Mukaddesin vücudunu gösteriyor.
Evet, fıtratın şehadeti reddedilmez. Delâlet-i hâl ise, hususan çok cihetlerle gelse, şüphe getirmez. Bak, hadsiz fıtrî şehadeti tazammun eden ve nihayetsiz tarzlarda lisan-ı hâl ile delâlet eden ve mütedahil daireler gibi bir tek merkeze bakan şu mevcudatın muntazam suretleri, her biri birer dildir; ve mevzun heyetleri, her biri birer lisan-ı şehadettir; ve mükemmel hayatları, her biri birer lisan-ı tesbihtir ki, Yirmi Dördüncü Sözde kat’î isbat edildiği gibi, o bütün dillerle pek zâhir bir surette tesbihatları ve tahiyyatları ve bir tek Mukaddes Zata şehadetleri, ziya güneşi gösterdiği gibi, bir Zat-ı Vâcibü’l-Vücudu gösterir ve kemal-i ulûhiyetine delâlet eder.