SEKİZİNCİ PENCERE
Nev-i beşerdeki bütün ervah-ı neyyire ashabı olan enbiyalar (aleyhimüsselâm), bâhir ve zâhir mucizatlarına istinad ederek; ve bütün kulûb-u münevvere aktabı olan evliyalar, keşif ve kerametlerine itimad ederek; ve bütün ukul-u nuraniye erbabı olan asfiyalar, tahkikatlarına istinad ederek, bir tek Vâhid-i Ehad, Vâcibü’l-Vücud, Hâlik-ı Küll-i Şeyin vücub-u vücuduna ve vahdetine ve kemal-i rububiyetine şehadetleri, pek büyük ve nuranî bir penceredir; hem her vakit o makam-ı rububiyeti göstermektedir.
Ey biçare münkir! Kime güveniyorsun ki bunları dinlemiyorsun. Veyahut gündüz içinde gözünü kapamakla, dünyayı gece mi oldu zannediyorsun?
DOKUZUNCU PENCERE
Kâinattaki ibadat-ı umumiye, bilbedahe bir Mâbud-u Mutlakı gösteriyor. Evet, âlem-i ervaha ve bâtına giden ve ruhanî ve meleklerle görüşen zatların şehadetleriyle sabit olan umum ruhanî ve melâikelerin kemal-i imtisal ile ubudiyetleri ve bilmüşahede bütün zîhayatların kemal-i intizamla ubudiyetkârane vazifeler görmeleri ve bilmüşahede, anâsır gibi bütün cemadatın kemal-i itaatle ubudiyetkârane hizmetleri, bir Mâbud-u Bilhakkın vücub-u vücudunu ve vahdetini gösterdiği gibi, her bir taifesi icma ve tevatür kuvvetini taşıyan bütün âriflerin hakikatli marifetleri, bütün şakirler taifesinin semeredar şükürleri ve bütün zâkirlerin feyizli zikirleri ve bütün hamidlerin nimet arttıran hamdleri ve bütün muvahhidlerin bürhanlı tevhidleri ve tavsifleri ve bütün muhiblerin hakiki muhabbet ve aşkları ve