Madem bütün zeminin yüzüne serilen ve serpilen ve yüzünü yaldızlayan ve ziynetlendiren ve her zaman tazelenen, gelip giden ve zemin onlarla dolup boşalan umum masnuat kabza-i kudret ve ilmindedir ve adl ve hikmetinin mizanıyla ölçülüp ve tanzim edilir. Madem bütün enva Onun kabza-i kudretindedir. Elbette, o envaın muntazam ve mükemmel fertleri ve âlemin küçük misal-i musağğarları ve enva-ı kâinatın bilânçoları ve kitab-ı âlemin küçücük fihristeleri hükmünde olan cüz’î fertleri, bilbedahe Onun kabza-i rububiyetinde ve icadındadır ve tedvir ve terbiyesindedir.
Madem her bir zîhayat, kabza-i tedbir ve terbiyesindedir. Elbette, o zîhayatın vücudunu teşkil eden hüceyrat ve küreyvat ve âzâ ve âsab, bilbedahe Onun kabza-i ilim ve kudretindedir.
Madem her bir hüceyre ve kandaki her bir küreyvat Onun taht-ı emrindedir ve daire-i tasarrufundadır ve Onun kanunuyla hareket ederler. Elbette, bütün bunların madde-i esasiyesi ve bütün onlardaki nakş-ı sanata ve nesc-i nakşa mekikler ve yaylar hükmünde olan zerrat dahi, bizzarure Onun kabza-i kudretinde ve daire-i ilmindedir. Ve Onun emriyle, izniyle, kuvvetiyle muntazam harekât yapar, mükemmel vezaif görürler.
Madem her bir zerrenin hareketi ve vazife görmesi Onun kanunuyla, izniyle, emriyledir. Elbette, teşahhusat-ı vechiye ve herkesin yüzünde herkesten onu temyiz edecek birer alâmet-i farika bulunması ve simalar gibi seslerde, dillerde ayrı ayrı farklar bulunması, bilbedahe, Onun ilim ve hikmetiyledir. İşte, şu silsileye, mebde ve müntehâyı zikrederek işaret eden şu ayete bak: