her bir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acaib-i sanatını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.
Veyahut o çiçek açan her bir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş. Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letaifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin. Hem meşher-i sanat-ı ilâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzar-ı halka teşhir etsin. Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin. İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanat-ı rahmaniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemal-i kudret-i ilâhiyeyi göstersin.
***