BİRİNCİSİ: “Şu mirac-ı azim niçin Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma mahsustur?”
İKİNCİSİ: “O zat nasıl şu kâinatın çekirdeğidir? Dersiniz: Kâinat nurundan halk olunmuş; hem kâinatın en âhir ve en münevver meyvesidir. Bu ne demektir?
ÜÇÜNCÜSÜ: “Sabık beyanatınızda diyorsunuz ki: Âlem-i ulvîye çıkmak, şu âlem-i arziyedeki âsarların makinelerini, tezgâhlarını ve netaicinin mahzenlerini görmek için uruc etmiştir. Ne demektir?”
Elcevap:
BİRİNCİ MÜŞKİLİNİZ: Otuz adet Sözlerde tafsilen halledilmiştir. Yalnız şurada, zat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) kemalâtına ve delâil-i nübüvvetine ve o mirac-ı âzama en elyak o olduğuna icmalî işaretler nev’inde bir muhtasar fihriste gösteriyoruz. Şöyle ki:
Evvelâ: Tevrat, İncil, Zebur gibi kütüb-ü mukaddeseden, pek çok tahrifata maruz oldukları halde, şu zamanda dahi, Hüseyin-i Cisrî gibi bir muhakkik, nübüvvet-i Ahmediyeye (a.s.m.) dair yüz on dört işarî beşaretleri çıkarıp Risale-i Hamidiyye’de göstermiştir.
Saniyen: Tarihçe sabit, Şık ve Satîh gibi meşhur iki kâhinin, nübüvvet-i Ahmediyeden (a.s.m.) biraz evvel nübüvvetine ve ahirzaman peygamberi o olduğuna beyanatları gibi çok beşaretler sahih bir surette tarihen nakledilmiştir.
Salisen: Velâdet-i Ahmediye (a.s.m.) gecesinde Kâbe’deki sanemlerin sukutuyla, Kisra-yı Fâris’in saray-ı meşhuresi olan Eyvan’ı inşikak etmesi gibi, irhasat denilen yüzer harika tarihçe meşhurdur.
Rabian: Bir orduya parmağından gelen suyu içirmesi ve camide, bir