Onuncu Medar: On üç asırda yedi vecihle i’cazını muhafaza eden ve Yirmi Beşinci Sözde isbat edildiği üzere, kırk adet enva-ı i’cazıyla mucize olan Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyanın ihbarat-ı kat’iyesidir. Evet, o Kur’an’ın nefs-i ihbarı, haşr-i cismanînin keşşafıdır ve şu tılsım-ı muğlâk-ı âlemin ve şu remz-i hikmet-i kâinatın miftahıdır. Hem o Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyanın tazammun ettiği ve mükerreren tefekküre emredip nazara vaz’ eylediği berahin-i akliye-i kat’iye binlerdir. Ezcümle, bir kıyas-ı temsilîyi tazammun eden وَ قَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا ve قُلْ يُحْيِيهَا الَّذٖٓى اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍ ve bir delil-i adalete işaret eden وَ مَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبٖيدِ gibi pek çok âyat ile haşr-i cismanîdeki saadet-i ebediyeyi gösterecek pek çok dürbinleri nazar-ı beşerin dikkatine vaz’ etmiştir. Kur’an’ın sair ayetler ile izah ettiği şu وَ قَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا ve قُلْ يُحْيِيهَا الَّذٖٓى اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍ ’deki kıyas-ı temsilînin hülâsasını Nokta Risalesinde şöyle beyan etmişiz ki:
Vücud-u insan, tavırdan tavra geçtikçe acip ve muntazam inkılâblar geçiriyor. Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan azm ve lâhme, azm ve lâhmden halk-ı cedîde, yani insan suretine inkılâbı gayet dakik düsturlara tâbidir. O tavırların her birisinin öyle kavanîn-i mahsusa ve öyle nizamat-ı muayyene ve öyle harekât-ı muttarıdaları vardır ki, cam gibi, altında bir kasd, bir irade, bir ihtiyar, bir hikmetin cilvelerini gösterir. İşte, şu tarzda o vücudu yapan Sâni-i Hakîm, her sene bir libas gibi o vücudu değiştirir. O vücudun değiştirilmesi ve bekası için, inhilâl eden eczaların