Mağrib vaktinde ki, o zaman hem kışın başlamasından yaz ve güz âleminin nazenin ve güzel mahlûkatının veda-i hazinanesi içinde gurub etmesinin zamanını andırır. Hem, insanın vefatıyla bütün sevdiklerinden bir firak-ı elîmane içinde ayrılıp kabre girmek zamanını hatırlatır. Hem, dünyanın zelzele-i sekerat içinde vefatıyla bütün sekenesi başka âlemlere göçmesi ve bu dâr-ı imtihan lâmbasının söndürülmesi zamanını andırır, hatırlatır ve zevâlde gurub eden mahbublara perestiş edenleri şiddetle ikaz eder bir zamandır. İşte akşam namazı için böyle bir vakitte fıtraten bir cemal-i bâkiye ayine-i müştak olan ruh-u beşer, şu azim işleri yapan ve bu cesim âlemleri çeviren, tebdil eden Kadîm-i Lemyezel ve Bâkî-i Lâyezâlin arş-ı azametine yüzünü çevirip bu fanilerin üstünde Allahu ekber deyip onlardan ellerini çekip hizmet-i Mevlâ için el bağlayıp Dâim-i Bâkînin huzurunda kıyam edip elhamdülillâh demekle kusursuz kemaline, misilsiz cemaline, nihayetsiz rahmetine karşı hamd ü senâ edip اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ اِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ demekle muinsiz rububiyetine, şeriksiz ulûhiyetine, vezirsiz saltanatına karşı arz-ı ubudiyet ve istiane etmek; hem nihayetsiz kibriyasına, hadsiz kudretine ve acizsiz izzetine karşı rükûa gidip bütün kâinatla beraber zaaf ve aczini, fakr ve zilletini izhar etmekle سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظٖيمِ deyip Rabb-i Azîmini tesbih edip;