ve medeniyet-i sefihenin cazibedar lehviyatıyla, sarhoşane hevesatıyla o dünyanın hem cümudetini ziyade edip gafleti kalınlaştırmış, hem küduretle bulanmasını taz’if edip Sânii ve ahireti unutturuyor. Amma, Kur’an ise şu hakikatteki dünyayı, dünya cihetiyle,
اَلْقَارِعَةُ مَا الْقَارِعَةُ
۞
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
۞
وَ الطّوُرِ ۞ وَ كِتَابٍ مَسْطوُرٍ
âyatıyla pamuk gibi hallâc eder atar,
اَوَلَمْ يَنْظُرُوا فٖى مَلَكوُتِ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ
۞
اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا
۞
اَوَلَمْ يَرَ الَّذٖينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا
gibi beyanatıyla o dünyaya şeffafiyet verir ve bulanmasını izale eder,
اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ
۞
وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَ لَهْوٌ
gibi nur-efşan neyyiratıyla camid dünyayı eritir,
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ
ve
اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْ
ve
اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْ
۞
وَنُفِخَ فِى الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُ
mevt-âlûd tabirleriyle dünyanın ebediyet-i mevhumesini parça parça eder,