gibi çok âyatın ifade ettiği ihbarat-ı gaybiyedir ki, aynen doğru olarak çıkmıştır. İşte pek çok itirazat ve tenkidata maruz ve en küçük bir hatasından dolayı davasını kaybedecek bir zatın lisanından böyle tereddütsüz, kemal-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsuku ihsas eden bir tarzda, böyle ihbarat-ı gaybiye kat’iyen gösterir ki, o zat, Üstad-ı Ezelîsinden ders alıyor, sonra söylüyor.
Üçüncü Şavk: Hakaik-ı ilâhiyeye ve hakaik-ı kevniyeye ve umur-u uhreviyeye dair ihbarat-ı gaybiyesidir.
Evet, Kur’an’ın hakaik-ı ilâhiyeye dair beyanatı ve tılsım-ı kâinatı feth edip ve hilkat-i âlemin muammasını açan beyanat-ı kevniyesi, ihbarat-ı gaybiyenin en mühimmidir. Çünkü, o hakaik-ı gaybiyeyi, hadsiz dalâlet yolları içinde istikametle onları gidip bulmak, akl-ı beşerin kârı değildir ve olamaz. Beşerin en dâhi hükemaları o mesailin en küçüğüne akıllarıyla yetişmediği malumdur. Hem, Kur’an, gösterdiği o hakaik-ı ilâhiye ve o hakaik-ı kevniyeyi beyandan sonra ve sâfa-yı kalb ve tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyatından ve aklın tekemmülünden sonra, beşerin ukulü, "Sadakte" deyip o hakaikı kabul eder. Kur’an’a 1بارك الله der. Bu kısmın kısmen On Birinci Sözde izah ve isbatı geçmiştir, tekrara hacet kalmamıştır. Amma ahval-i uhreviye ve berzahiye ise, çendan akl-ı beşer kendi başıyla yetişemiyor, göremiyor; fakat, Kur’an’ın gösterdiği yollar ile onları görmek derecesinde isbat ediyor. Onuncu Sözde, Kur’an’ın şu ihbarat-ı gaybiyesi ne derece doğru ve hak olduğu izah ve isbat edilmiştir; ona müracaat et.
İkinci Cilve: Kur’an’ın şebabetidir; her asırda taze nazil oluyor gibi tazeliğini, gençliğini muhafaza ediyor.