alınan ve “İcl” hadisesinde tesirini gösteren bir bakarperestlik mefkûresinin Musa aleyhisselâmın bıçağıyla kesildiğini ifade ediyor. Hem taştan su çıkması, çay akması ve dağılıp yuvarlanması ünvanıyla, tabaka-i türabiye altında olan taş tabakası, su damarlarına hazinedarlık ve toprağa analık ettiğini ifade ediyor.
İkinci Misal: Kur’an’da çok tekrar edilen kıssa-i Musa aleyhisselâmın cümleleri ve cüz’leridir ki, her bir cümlesi, hatta her bir cüz’ü bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor.
Meselâ, يَا هَامَانُ ابْنِ لٖى صَرْحًا Firavun, vezirine emreder ki: “Bana yüksek bir kule yap, semavatın halini rasat edip bakacağım. Semanın gidişatından, acaba Musa’nın (a.s) dava ettiği gibi semada tasarruf eden bir ilâh var mıdır?” İşte, صَرْحًا kelimesiyle ve şu cüz’î hadise ile, dağsız bir çölde olduğundan, dağları arzulayan ve Hâlikı tanımadığından tabiatperest olup rububiyet dava eden ve âsar-ı ceberutlarını göstermekle ibka-i nam eden, şöhretperest olup dağ-misal meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenasuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillü mezarlarda muhafaza eden Mısır firavunlarının an’anesinde hükümferma bir düstur-u acibi ifade eder.
Meselâ, فَالْيَوْمَ نُنَجّٖيكَ بِبَدَنِكَ gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim.” ünvanıyla, umum firavunların tenasuh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla maziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temaşagâhına göndermek olan mevt-alûd, ibretnüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı ahirde o gark olan