Şimdi, Mehdi gibi eşhasın hakkındaki rivayatın ihtilâfatı ve sırrı şudur ki: Ehadisi tefsir edenler, metn-i ehadisi tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler. Meselâ, merkez-i saltanat o vakit Şam’da veya Medine’de olduğundan, vukuat-ı Mehdiye ve Süfyaniyeyi merkez-i saltanat civarında olan Basra, Kûfe, Şam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmişler. Hem de, o eşhasın şahs-ı maneviyesine veya temsil ettikleri cemaate ait âsar-ı azimeyi o eşhasın zatlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhas-ı harika çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki, demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz. Öyle ise, o eşhas, hatta o müthiş deccal dahi çıktığı zaman çokları, hatta kendisi de bidayeten deccal olduğunu bilmez. Belki nur-u imanın dikkatiyle o eşhas-ı ahirzaman tanınabilir.
Alâmet-i kıyametten olan Deccal hakkında hadis-i şerifte, “Birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü eyyam-ı saire gibidir. Çıktığı zaman dünya işitir. Kırk günde dünyayı gezer.” 1 rivayet ediliyor. İnsafsız insanlar bu rivayete muhal demişler. Hâşâ, şu rivayetin inkâr ve iptaline gitmişler. Halbuki, وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ hakikati şu olmak gerektir ki: Âlem-i küfrün en kesafetlisi olan şimalde tabiiyyunun fikr-i küfrisinden süzülen bir cereyan-ı azimin başına geçecek ve uluhiyeti inkâr edecek bir şahsın şimal tarafından çıkmasına işaret ve şu işaret içinde bir remz-i hikmet vardır ki, kutb-u şimaliye yakın dairede bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Altı ayı gece, altı ayı gündüzdür. “Deccalın bir günü bir senedir.” o daire yakınında zuhuruna işarettir. “İkinci günü bir aydır” demekten murad, şimalden bu tarafa geldikçe, bazen olur yazın bir ayında güneş gurub etmez. Şu dahi Deccal şimalden çıkıp, âlem-i medeniyet tarafına tecavüzüne işarettir. Günü Deccale isnad etmekle şu işarete işaret eder. Daha bu tarafa geldikçe bir haftada güneş gurub etmiyor. Daha gele gele