Yirmi Birinci Sözün İkinci Makamı
(Kalbin beş yarasına beş merhemi tazammun eder)
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ ۞ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
Ey maraz-ı vesvese ile müptelâ! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer; ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen, küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder, havf etmezsen hafif olur, mahfi kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider. Öyle ise, şu musibetli vesvesenin aksam-ı kesiresinden kesirü’l-vuku olan yalnız beş vechini beyan edeceğim. Belki sana ve bana şifa olur. Zira, şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder; tanımazsan gelir, tanısan gider.
BİRİNCİ VECİH-BİRİNCİ YARA: Şeytan, evvela şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı, şetme benzer bazı pis hatıraları ve münafi-i edeb çirkin halleri tasvir eder. Kalbe “Eyvah!” dedirtir; ye’se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi Rabbine karşı sû-i edebde bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar. Gaflete dalmak ister, Bu yaranın merhemi budur: