(Bir vakit Barla’da Çam Dağında yüksek bir mevkide, gecede semanın yüzüne baktım. Gelecek fıkralar, birden hutur etti. Yıldızların lisan-ı hâl ile konuşmalarını hayalen işittim gibi bu yazıldı. Nazım ve şiir bilmediğim için şiir kaidesine girmedi. Tahattur olduğu gibi yazılmış. Dördüncü Mektub ile Otuz İkinci Sözün Birinci Mevkıfının ahirinden alınmıştır.)
YILDIZLARI KONUŞTURAN BİR YILDIZNAME
Dinle de yıldızları şu hutbe-i şîrînine,
Nâme-i nûrîni, hikmet bak ne takrir eylemiş.
Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler:
“Bir Kadîr-i Zülcelâlin haşmet-i sultanına,
Birer bürhan-ı nur-efşânız vücud-u Sânia,
Hem vahdete, hem kudrete şahidleriz biz.
Şu zeminin yüzünü yaldızlayan,
Nazenin mucizatı çûn melek seyranına;
Bu semanın arza bakan, Cennete dikkat eden
Binler müdekkik gözleriz biz. (Haşiye)