(Yirmi beş sene evvel Ramazanda ikindiden sonra Şeyh Geylânî’nin (k.s.) esma-i hüsna manzumesini okudum. Bana bir arzu geldi ki, esma-i hüsna ile bir münacat yazayım. Fakat, o vakit bu kadar yazıldı. O kudsi üstadımın mübarek münacat-ı esmaiyesine bir nazire yapmak istedim. Heyhat! Nazma istidatım yok. Yapamadım, noksan kaldı. Bu münacat, Otuz Üçüncü Sözün Otuz Üçüncü Mektubu olan Pencereler Risalesine ilhak edilmişti. Makam münasebetiyle buraya alındı.)
هُوَ الْبَاقٖى
حَكٖيمُ الْقَضَايَا نَحْنُ فٖى قَبْضِ حُكْمِهٖ * هُوَ الْحَكَمُ الْعَدْلُ لَهُ الْاَرْضُ وَ السَّمَاءُ
عَلٖيمُ الْخَفَايَا وَ الْغُيُوبِ فٖى مُلْكِهٖ * هُوَ الْقَادِرُ الْقَيُّومُ لَهُ الْعَرْشُ وَ الثَّرَاءُ
لَطٖيفُ الْمَزَايَا وَ النُّقُوشِ فٖى صُنْعِهٖ * هُوَ الْفَاطِرُ الْوَدُودُ لَهُ الْحُسْنُ وَ الْبَهَاءُ
جَلٖيلُ الْمَرَايَا وَ الشُّؤُنِ فٖى خَلْقِهٖ * هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ لَهُ الْعِزُّ وَ الْكِبْرِيَاءُ