Sâni-i Zülcemâl; onları yaratmış. Ve meleklerine mesîreler, binekler, menziller yapmıştır. Ve yıldızların küçük bir nev’ini de, şeyatînin recmine âlet etmiş. İşte bu recm-i şeyatîn için atılan şahabların üç manası olabilir:
Birincisi: Kanun-u mübareze, en geniş dairede dahi cereyan ettiğine remz ve alâmettir.
İkincisi: Semavatta hüşyar nöbettarlar, mutî sekeneler var. Arzlı şerirlerin ihtilâtından ve istima’larından hoşlanmayan cünudullah bulunduğuna ilân ve işarettir.
Üçüncüsü: Müzahrafat-ı arziyenin mümessilât-ı habiseleri olan casus şeytanları, temiz ve temizlerin meskeni olan semayı telvis etmemek ve nüfus-u habise hesabına tecessüs ettirmemek için, edepsiz casusları korkutmak için atılan mancınıklar ve işaret fişekleri misillü, o şeytanları ebvab-ı semadan o şahablarla red ve tarddır.
İşte yıldız böceği hükmünde olan kafa fenerine itimad eden ve Kur’an güneşinden gözünü yuman kozmoğrafyacı efendi! Şu yedi basamaklarda işaret edilen hakikatlere birden bak. Gözünü aç, kafa fenerini bırak, gündüz gibi i’caz ışığı içinde şu ayetin manasını gör! O ayetin semasından bir hakikat yıldızı al; senin başındaki şeytana at, kendi şeytanını recmet!... Biz dahi etmeliyiz ve رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ beraber demeliyiz.