On Dördüncü Söz
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
الٓرٰ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكٖيمٍ خَبٖيرٍ
Kur’an-ı Hakîmin ve Kur’an’ın müfessir-i hakikisi olan hadisin bir kısım yüksek ve ulvî hakaikına çıkmak için teslim ve inkıyadı noksan olan kalblere yardım edecek basamaklar hükmünde, o hakikatlerin bir kısım nazirelerine işaret edeceğiz ve hatimesinde bir ders-i ibret ve bir sırr-ı inayet beyan edilecek. O hakikatlerden haşir ve kıyametin nazireleri Onuncu Sözde, bilhassa Dokuzuncu Hakikatinde zikredildiği için tekrara lüzum yoktur. Yalnız, sair hakikatlerden numune olarak Beş Mesele zikrederiz.
Birincisi: Meselâ, خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فٖى سِتَّةِ اَيَّامٍ “Altı günde gökleri ve yerleri yarattık.” demek olan, hem belki bin ve elli bin sene gibi uzun zamandan ibaret olan eyyam-ı Kur’aniye ile, insan dünyası ve hayvan âlemi altı günde yaşayacağına işaret eden hakikat-i ulviyesine kanaat getirmek için, birer gün hükmünde olan her bir asırda, her bir senede, her bir günde Fâtır-ı Zülcelâlin halk ettiği seyyal âlemleri, seyyar kâinatları, geçici dünyaları nazar-ı şuhûda gösteriyoruz. Evet, güya insanlar gibi dünyalar dahi birer misafirdir. Her mevsimde, Zât-ı Zülcelâlin emriyle, âlem dolar, boşalır.