İmanın bir kutbunu gösteren bu semavî âyat-ı kübranın ve haşri isbat eden şu kudsî berâhin-i uzmânın, bir nükte-i ekberi ve bir hüccet-i âzamı, bu Dokuzuncu Şuada beyan edilecek.
Lâtif bir inayet-i rabbaniyedir ki, bundan otuz sene evvel, Eski Said, yazdığı tefsir mukaddimesi Muhakemat namındaki eserin ahirinde;
“İkinci Maksat: Kur’an’da haşre işaret eden iki ayet tefsir ve beyan edilecek. نَخُو بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ deyip durmuş, daha yazmamış. Hâlik-ı Rahîmime delâil ve emarat-ı haşriye adedince şükür ve hamd olsun ki, otuz sene sonra tevfik ihsan eyledi. Evet, bundan dokuz-on sene evvel o iki ayetten birinci ayet olan,
فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ
ferman-ı ilâhînin iki parlak ve çok kuvvetli hüccetleri ve tefsirleri bulunan Onuncu Söz ile Yirmi Dokuzuncu Sözü in’am etti, münkirleri susturdu.
Hem iman-ı haşrînin hücum edilmez ve iki metin kal’asından dokuz ve on sene sonra ikinci ayet olan başta mezkûr âyat-ı ekberin tefsirini bu risale ile ikram etti.
İşte bu Dokuzuncu Şua, mezkûr âyatıyla işaret edilen dokuz âlî makam ve bir ehemmiyetli mukaddimeden ibarettir.