اَزْ آنْ دَرْدٖى گِرٖينِ ( لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِلٖينَ ) مٖى زَنَدْ قَلْبَمْ
İşte o zeval-âlûd mülâkatlar, o elemli mecazî muhabbetler derdinden ve belâsındandır ki, kalbim İbrahimvarî لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِلٖينَ ağlamasıyla ağlıyor ve bağırıyor.
دَرْ اٖينْ فَانٖى بَقَا خَازٖى بَقَا خٖيزَدْ فَنَادَنْ
Eğer şu fani dünyada beka istiyorsan; beka fenâdan çıkıyor. Nefs-i emmare cihetiyle fenâ bul ki, baki olasın.
فَنَا شُدْ هَمْ فَدَا كُنْ هَمْ عَدَمْ بٖينْ كِه اَزْ دُنْيَا بَقَايَه رَاهْ فَنَادَنْ
Dünyaperestlik esasatı olan ahlâk-ı seyyieden tecerrüd et. Fani ol! Daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı, Mahbub-u Hakiki yolunda feda et. Mevcudatın adem-nüma akıbetlerini gör. Çünkü: Şu dünyadan bekaya giden yol, fenâdan gidiyor.
فِكِرْ فٖيزَارْ مٖى دَارَدْ اَنٖينِ ( لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِلٖينَ ) مٖى زَنَدْ وِجْدَانْ
Esbab içine dalan fikr-i insanî, şu zelzele-i zeval-i dünyadan hayrette kalıp, meyusane fizar ediyor. Vücud-u hakiki istiyen vicdan, İbrahimvarî: لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِلٖينَ enîniyle mahbubat-ı mecaziyeden ve mevcudat-ı zaileden kat-ı alâka edip, Mevcud-u Hakikiye ve Mahbub-u Sermediye bağlanıyor.
بِدَانْ اَىْ نَفْسِ نَادَانَمْ كِه دَرْ هَرْ فَرْد اَزْ فَانٖى دُو رَاهْ هَسْت
بَا بَاقٖى دُو سِرِّ جَانِ جَانَانٖى
Ey nâdan nefsim! Bil ki: Çendan dünya ve mevcudat fanidir. Fakat her fani şeyde, bakiye isal eden iki yol bulabilirsin ve can ve canan olan