پَسْ دَرْ رَاهِ تُو اَزْ اٖينْ جُزْء نٖيزْ بَازْ مٖي گُذَشْتَنْ چَارَۀِ مَنْ اَسْت
O çare ise şudur ki: O cüz’-i ihtiyarîden dahi vazgeçip, irade-i ilâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberri edip, Cenab-ı Hakkın havl ve kuvvetine iltica ederek hakikat-ı tevekküle yapışmaktır. Ya Rab! Madem çare-i necat budur. Senin yolunda o cüz’-i ihtiyarîden vazgeçiyorum ve enaniyetimden teberri ediyorum.
تَا عِنَايَتْ تُو دَسْتْگٖيرِ مَنْ شَوَدْ رَحْمَتِ بٖى نِهَايَت تُو پَنَاهِ مَنْ اَسْت
Tâ senin inayetin, acz ve zaafıma merhameten elimi tutsun. Hem tâ senin rahmetin, fakr u ihtiyacıma şefkat edip bana istinadgâh olabilsin, kendi kapısını bana açsın.
آنْ كَسْ كِه بَحْرِ بٖى نِهَايَتْ رَحْمَتْ يَافْتَ اَسْت تَكْيَه
نَه كُنَدْ بَرْ اٖينْ جُزْءِ اِخْتِيَارٖى كِه يَكْ قَطْرَه سَرَاب اَسْت
Evet, her kim ki rahmetin nihayetsiz denizini bulsa elbette bir katre serap hükmünde olan cüz-i ihtiyarına itimat etmez, rahmeti bırakıp ona müracaat etmez.
اَيْوَاهْ اٖينْ زِنْدِگَانٖى هَمْ چُو خَواب اَسْت
وٖينْ عُمْرِ بٖى بُنْيَادْ هَمْ چُو بَاد اَسْت
Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar gider.
اِنْسَانْ بَه زَوَالْ دُنْيَا بَه فَنَا اَسْت اٰمَال بٖى بَقَا اٰلَاَمْ بَه بَقَا اَسْت
Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan, zevale mahkûmdur. Süratle gidiyor. Hane-i insan olan dünya ise zulümat-ı ademe sukut eder. Emeller bekasız, elemler ruhta bâki kalır.