Ve o ağaçtaki yemişler ise, dünyevi nimetlerdir ki, Cenâb-ı Kerîm-i Mutlak, onları ahiret nimetlerine bir liste, hem ihtar edici, hem müşabihleri, hem Cennet meyvelerine müşterileri davet eden numuneler suretinde yapmış.
Ve o ağacın, birliğiyle beraber muhtelif başka başka meyveler vermesi ise, kudret-i samedaniyenin sikkesine ve rububiyet-i ilâhiyenin hatemine ve saltanat-ı ulûhiyetin turrasına işarettir. Çünkü: “Bir tek şeyden her şeyi yapmak” yani, bir topraktan bütün nebatat ve meyveleri yapmak, hem bir sudan bütün hayvanatı halketmek, hem basit bir yemekten bütün cihazat-ı hayvaniyeyi icad etmek; bununla beraber “her şeyi bir tek şey yapmak” yani, zîhayatın yediği gayet muhtelifü’l-cins taamlardan o zîhayata bir lâhm-ı mahsus yapmak, bir cild-i basit dokumak gibi sanatlar, Zat-ı Ehad ü Samed olan Sultan-ı Ezel ve Ebed’in sikke-i hassasıdır, hatem-i mahsusudur, taklid edilemez bir turrasıdır. Evet, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, her şeyin Hâlikına has ve Kadir-i Külli Şeye mahsus bir nişandır, bir ayettir.
Ve o tılsım ise, sırr-ı iman ile açılan sırr-ı hikmet-i hilkattir. Ve o miftah ise, اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ * يَا اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ dır. Ve o ejderha ağzı bahçe kapısına inkılâb etmesi ise işarettir ki, kabir ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve nisyan içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha batnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğu halde, ehl-i Kur’an ve iman için zindan-ı dünyadan bostan-ı bekaya ve meydan-ı imtihandan ravza-i cinâna ve zahmet-i hayattan rahmet-i Rahmana açılan bir kapıdır.
Ve o vahşi arslanın dahi mûnis bir hizmetkâra dönmesi ve musahhar bir at olması ise, işarettir ki, mevt, ehl-i dalâlet için bütün mahbubatından elîm bir firak-ı ebedîdir. Hem kendi cennet-i kâzibe-i dünyeviyesinden ihraç ve vahşet