Ve hiçbir Müslüman, hakiki Yahudi veya Mecusî veya Nasranî olmaz. Belki dinsiz olur; seciyeleri bozulur, vatana, millete muzır bir hâlete girer... isbat ettim. O muannid ve mütemerrid şahsın daha tutunacak bir yeri kalmadı, kayboldu, Cehenneme gitti.
İşte ey bu Medrese-i Yusufiye’de benim ders arkadaşlarım! Madem hakikat budur. Ve bu hakikatı Risale-i Nur o derece kat’i ve güneş gibi isbat etmiş ki: Yirmi senedir mütemerridlerin inadlarını kırıp imana getiriyor. Biz dahi hem dünyamıza, hem istikbalimize, hem ahiretimize, hem vatanımıza, hem milletimize tam menfaatli ve kolay ve selametli olan iman ve istikamet yolunu takib edip boş vaktimizi sıkıntılı hülyalar yerinde Kur’an’dan bildiğimiz sureleri okumak ve manalarını bildiren arkadaşlardan öğrenmek ve kazaya kalmış farz namazlarımızı kaza etmek ve birbirinin güzel huylarından istifade edip bu hapishaneyi güzel seciyeli fidanlar yetiştiren bir mübarek bahçeye çevirmek gibi a’mâl-i saliha ile hapishane müdür ve alâkadarları, canî ve katillerin başlarında zebani gibi azab memurları değil, belki Medrese-i Yusufiye’de Cennete adam yetiştirmek ve onların terbiyesine nezaret etmek vazifesiyle memur birer müstakim üstad ve birer şefkatli rehber olmalarına çalışmalıyız.
***