Kitaplar
İman ve Küfür Muvazeneleri

sana lâzım olacak bazı şeyleri al.” Baktım, nefsim razı olmuyor. “Üçte birisini.” dedi; ona da nefsim itaat etmedi. Sonra, “Dörtte birisini” dedi. Baktım; nefsim, müptelâ olduğu âdetini terk edemiyor. O adam hiddetle yüzünü çevirdi, gitti, Birden, o hâl değişti. Baktım ki, ben, tünel içinde sukut eder gibi bir süratle giden bir şimendifer içindeyim. Telâş ettim; fakat, ne çare ki, hiçbir tarafa kaçılmaz. Garaipten  olarak o şimendiferin iki tarafında pek cazibedar çiçekler, leziz meyveler görünüyordu. Ben de akılsız acemiler gibi  onlara bakıp elimi uzattım, o çiçekleri koparmak, o meyveleri almak için çalıştım. Fakat, o çiçekler ve meyveler, dikenli mikenli, mülâkatında elime batıyor, kanatıyor, şimendiferin gitmesiyle müfarakatından elimi parçalıyorlar; bana pek pahalı düşüyorlardı. Birden, şimendiferdeki bir hademe, dedi:

   “Beş kuruş ver; sana o çiçek ve meyvelerden  istediğin kadar vereceğim. Beş kuruş yerine, elin parçalanmasıyla, yüz kuruş zarar ediyorsun. Hem de, ceza var; izinsiz koparamazsın.”

   Birden, sıkıntıdan ne vakit tünel bitecek diye başımı çıkarıp ileriye baktım, gördüm ki, tünel kapısı yerine çok delikler görünüyor. O uzun şimendiferden, o deliklere adamlar atılıyorlar. Bana mukabil bir delik gördüm;  iki tarafında iki mezar taşı dikilmiş. Merak ile dikkat ettim, o mezar taşında, büyük harflerle “SAİD” ismi yazılmış gördüm. Teessüf ve hayretimden, “Eyvah!” dedim. Birden, o han kapısında bana nasihat eden zatın sesini işittim. Dedi: “Aklın başına geldi mi?” Dedim: “Evet geldi. Fakat kuvvet  kalmadı; çare yok.” Dedi: “Tevbe et, tevekkül et.” Dedim: “Ettim.” Ayıldım; Eski Said kaybolmuş, Yeni Said olarak kendimi gördüm.

   İşte, o vakıa-i hayaliyeyi, Allah hayır etsin, bir iki kısmını ben tabir edeceğim; sair cihetleri sen kendin tabir et. O yolculuk ise, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, haşirden, köprüden geçen ebedü’l-âbad tarafına bir yolculuktur. O altmış altın ise, altmış sene ömürdür ki, bu vakıayı gördüğüm vakit, kendimi kırk beş yaşında tahmin ediyordum. Senedim yok, fakat baki kalan on beşinden yarısını ahirete sarf etmek için, Kur’an-ı Hakîmin halis bir tilmizi beni irşad etti. O han ise, benim için İstanbul imiş. O şimendifer ise, zamandır. Her bir yıl bir vagondur. O tünel ise, hayat-ı dünyeviyedir. O dikenli çiçekler

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226
Fihrist
Lügat