ve husumeti uyandıran; ve İslâmiyeti zehirlendiren, hatta her şeye sirayet ile zehrini atan, o derece ihtilafatı beyne’l-İslâm ika edip, Mutezile, Cebri, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden istibdaddır. Evet; taklidin pederi ve istibdad-ı siyasînin veledi olan istibdad-ı ilmîdir ki, Cebriye, Rafize, Mutezile gibi İslâmiyeti müşevveş eden fırkaları tevlid etmiştir.
S— İstibdat bu derece bir semm-i katil olduğunu bilmezdik. Lehü'l-hamd, parçalandı. Onu esasıyla tedavi edecek olan tiryak-ı meşrutiyeti bize tarif et.
C— Bazı memurların ef’ali, adem-i ülfetten dolayı size yanlış ders gösterdiği ve şiddetten neşet eden müşevveşiyetle hâl-i hazırdan fehm ettiğiniz meşrutiyeti tefsir etmeyeceğim. Belki hükümetin hedef-i maksadı olan meşrutiyet-i meşruayı beyan edeceğim.
İşte meşrutiyet, وَشَاوِرْهُمْ فِى اْلاَمْرِ * وَاَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ ayet-i kerimelerinin tecellisidir ve meşveret-i şer’iyedir. O vücud-u nuranînin kuvvete bedel, hayatı hakdır. Kalbi marifettir. Lisanı muhabbettir. Aklı kanundur, şahıs değildir. Evet; meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvamın sebeb-i saadetidir. Siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvak ve hissiyat-ı âliyeyi uyandırır. Uyku bes. Siz de uyanınız. İnsanı hayvanlıktan kurtarır. Siz de tam insan olunuz. İslâmiyet’in bahtını, Asya’nın tali’ini açacaktır. Size müjde. Bizim devleti ömr-ü ebediye mazhar eder. Milletin bekasıyla ibka edecek. Siz daha meyus olmayınız. Bir ince tel gibi her tarafa heva ve hevesin tehyici ile çevirilmeye müstaid olan re’y-i vahid-i istibdadı, lâ-yetezelzel bir demir direk gibi, lâ-yetefellel bir elmas kılınç gibi olan efkâr-ı ammeye tebdil eder. Siz de, sefine-i Nuh gibi emniyet ediniz. Herkesi birer padişah hükmüne getiriyor. Siz de hürriyetperverlikle padişah olmağa gayret ediniz. Esas-ı insaniyet olan cüz’-i ihtiyarı temin eder,