Bazen zarar zannettiğiniz şey, siyaseten büyük zararı def ettiği için ayn-ı maslâhat olduğundan, zabitleriniz mücerrebeleri hasebiyle görüyor ve size emir veriyor. Size de tereddüd câiz değildir. Ef’al-i hususiye-i nâmeşrua ile sanattaki maharet ve hazakate münafi değildir ve sanatı menfur etmez. Nasıl ki bir tabib-i hâzık ve bir mühendis-i mahir nâmeşru harekâtı için, onların tıb ve hendeselerinden mani-i istifade olamaz. Kezalik fenn-i harpte mahbub ve o sanatta mahir ve hamiyet-i İslâmiye ile münevverü’l-fikir zabitlerinizin bazılarının cüz’i nameşru harekâtı için itaate halel vermeyiniz. Zira fenn-i harb mühim bir sanattır. Hem de sizin kıyamınız; şeriat-ı garrayı, yed-i beyza-i Musa gibi izhar ettiğinden o bazı nameşru harekâtı, daire-i şeriata ircaa mecbur etmişsiniz. Sizin bu ittihad-ı şer’î, asâ-yı Musa gibi sair sebeb-i tefrika ve teşettüt-ü efkâr olan cemiyetleri bel’etti ve sahirleri de secdeye mecbur eyledi. Harekâtınız bu inkılâbta ilaç gibi idi ki, fazla olsa zehire münkalib olur, ve hayat-ı İslâmiyeyi fena bir hastalığa hedef eder. Hem de himmetinizle bizdeki istibdat mahvoldu. Lâkin terakkiler için Avrupa’nın istibdat-ı manevisi altındayız. Nihayet derecede ihtiyat ve itidal lazımdır.
Yaşasın şeriat-ı garra!... Yaşasın askerler!..
* * *