Vehim: “Sen imzanı ’Bediüzzaman’ yazıyorsun. Lâkab medhi ima eder?!”
İrşad: Medh için değildir, kusurlarımın sened-i özrünü bu ünvan ile ibraz ediyorum. Zira bedî, garip demektir. Benim ahlâkım suretim gibi, üslûb-u beyanım elbisem gibi gariptir, muhaliftir. Görenekle revaçta olan muhakemat ve esalibi, üslûb ve muhakematıma mikyas ve mihek-i itibar yapmamaya bu ünvanın lisan-ı hâliyle rica ediyorum. Hem de muradım, bedî acip demektir.
ﺍِﻟَﻰَّ ﻟَﻌَﻤْﺮِﻯ ﻗَﺼْﺪُ ﻛُﻞِّ ﻋَﺠِﻴﺒَﺔٍ * ﻛَﺎَﻧِّﻰ ﻋَﺠِﻴﺐٌ ﻓِﻰ ﻋُﻴُﻮﻥِ ﺍﻟْﻌَﺠَٓﺎﺋِﺐِ
masadak oldum. Bir misali: Bir senedir İstanbul’a geldim, yüz senenin inkılâbatını gördüm.
ﻭَﺍﻟﺴَّﻠﺎَﻣَﺔُ ﻋَﻠَﻰ ﻣَﻦِ ﺍﺗَّﺒَﻊَ ﺍﻟْﻬِﺪَﺍﻳَﺔَ
Cemi mü’minlerin lisanıyla insanların adedine kadar deriz:
Yaşasın şeriat-ı Ahmedî!
Bediüzzaman Said-i Kürdî
* * *
Biraderim Derviş Vahdetî Bey’e!
Edipler edepli olmalıdırlar. Hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalıdırlar. Matbuat nizamnamesini vicdanlarındaki hiss-i diyanet tanzim etsin. Zira bu inkılâb-ı şer’iye gösterdi ki, umum vicdanlarda hükümferma-yı nure’n-nur olan hamiyet-i İslâmiyedir. Hem de anlaşıldı ki, İttihad-ı Muhammedî umum askere ve umum ehl-i islama şâmildir. Hariç kimse yoktur.
Bediüzzaman Said-i Kürdî