Lemean-ı Hakikat ve İzale-i Şübehat
-Ma'bad-
Dünya için din ihmal olunmaz. Biz vatanı din ve Harameyn için severiz. Dünyayı da din için îmar edeceğiz.
ﻟﺎَ ﺧَﻴْﺮَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﺑِﻠﺎَ ﺩِﻳﻦٍ
Madem ki meşrutiyette hâkimiyet millettedir. Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzımdır. Milliyetimiz ise yalnız İslâmiyet’tir. Zira anâsır-ı İslâmiyenin revabıt ve milliyetleri İslâmiyet’ten başka, Hazret-i Nuh evlâdlığıdır. Nasıl ki, az bir ihmal ile tavaif-ı mülûk temelleri atıldı. Ve on üç asır evvel İslâmiyet’in darbesiyle olan 1 asabiyet-i cahiliye ve kavmiyeyi ihyaya başlamasıyla fitneyi ikaza başladı.
Vehim: “Bu cemiyet tefrika verir ve ye’si intac ve vehmi tevlid eder.”
İrşad: Bu, tefrika değil, müteferrik cemiyetleri tevhid etmektir. Ye’s vermez, ümid-i hayat ve ittihad verir. Şöyle ki: O hakikat-ı uzma ki, nısf-ı küre-i arzda meknuz uruk-u zeheb gibi bir köşe ile tecelli etmiş yeni bir şule, o hakikatın tamamen keşfine bir beşarettir. Hem de kuvveden fiile çıkmış bu parça İttihad-ı Muhammedî kar’ul-asâ gibi mü’minleri ikaz ile, şevk-i vicdaniyle tarik-i terakkide kabe-i kemalâta doğru sevk edecektir. Zira bu zamanda i’lâ-yı kelimetullahın en büyük sebebi maddeten ve manen terakki etmektir. Çünkü ecnebiler terakki ile bize galebe çaldılar. Biz de muhalefet-i şeriat ve sû-i ahlâkımızla onlara yardım ettik.
Şimdi, bize lâzım, o silsile-i müteselsile-i nuranî ki, merakiz-i İslâmiyeyi birbirine rabtetmiş ve silsilelerin sükûn ve sükûnetleriyle gaflet ettik, anlayamadık, istifade edemedik, onları ihtizaza getirmektir.