Şimdi ise, madem ki meşrutiyette efkâr-ı amme hakimdir, o efkârın eczası da her ferdin fikr-i mahsusudur. Her ferd de hareket etmek lâzımdır, tâ cereyan-ı umumî muhtel olmasın. Binaenaleyh, yalnız saadet-i vatan ve selâmet-i hükûmet olan makasıd, farz-ı kifaye gibi telâkkî olunduğundan, herkes “neme lâzım, başkası düşünsün..” gibi cevab-ı miskinâneye ve başkasına havale ve itimad etmek gibi tevekkül-ü âcizâneye müsaid bir zemin oluyor. Amma, hubb-u din ve i’lâ-yı kelimetullah herkese farz-ı ayn olduğundan, herkes kendini mükellef bildiğinden ﻧَﺤْﻦُ ﺭِﺟَﺎﻝٌ ﻭَﻫُﻢْ ﺭِﺟَﺎﻝٌ nara-i merdanesiyle teşmir-i sâk ederek, zincir-i ataleti kırmak ve perde-i sefaleti yırtmakla meydan-ı terakkiye atılacaktır. Şimdiye kadar ihtilâf-ı efkârımızdan istibdat istifade etti. Kezalik, ihtilâf-ı İslâm’dan Avrupa da istifade ederek istibdad-ı manevîleri altında bizi ezdi. Şimdi, evvelâ biz müttefik olalım, tâ ki dest-i vifakı bizdeki gayr-ı müslimlere de uzatabilelim. Ve Avrupa’nın istibdad-ı maneviyesi de meşrutiyet-i maneviyeye inkılâb edebilsin.
İhtar-ı mühim: İttihad-ı Muhammedî hedef ve maksadımızdır. Ve o noktaya çalışacağız. Şimdiki resmî İttihad-ı Muhammedî ki, onun bir katresidir; o ittihad-ı Muhammedî’ye bir mukaddimedir. Herkes sanatına ve hedef ve maksadına mensub olabilir. Binaenaleyh, teberrük ve taakkul için, hedef ve maksadımız olan İttihad-ı Muhammedî ünvan-ı mübarekini taşıyoruz. Asıl İttihad-ı Muhammedî’nin tarif ve hendesesi şöyledir ki:Esası, aktâr-ı âleme mümted bir silsile-i nuranî ile bağlıdır. Merkezi Haremeyni’ş-Şerifeyn’dir. Ve cihetü’l-vahdeti tevhid-i ilâhîdir. Ve peyman ve yemini imandır. Ve nizamnamesi sünen-i Ahmediye’dir.