Yedinci Madde: Hilâfete dair bir rüyadır: Âlem-i manada Padişah’ı gördüm. Dedim:
— Sen zekâtü’l-ömrü Ömer-i sâninin mesleğinde sarf et. Tâ ki meşrutiyet riyasetine lâzım ve biatın manası olan teveccüh-ü umumiyeyi kazanasın.
Padişah dedi:
— Ben onun yolunda gideyim, siz de ol zaman ehline taklid edebilirseniz. Nerede sizde onlardaki kuvvet-i İslâmiyet ve safvet ve ahlâk!
Ben dedim:
— Bizdeki tenebbüh-ü efkâr-ı umumî ve tekemmül-ü mebadî ve vesait ve ihata-i medeniyet, o noktaların yerini tutmakla; hem o noktaları istihsal, hem de netice-i matlub olan adalet ve terakkiyi intac edebilir. Düvel-i ecnebiyenin adaleti bunu isbat eder.
O dedi:
— Nasıl yapacağım?
Dedim:
— İstibdad, kalb-i memalik olan İstanbul’da kan bırakmadığından, hüsn-ü niyeti gösterir bir şefkat ile meşrutiyeti kansız kabul ettiğin gibi, menfur olmuş Yıldız’ı mahbub-u kulûb etmek için, eski zebaniler yerine melâike-i rahmet gibi muhakkıkîn-i ulemayı doldurmak ve Yıldız’ı darülfünûn gibi etmek ve ulûm-u İslâmiyeyi ihya etmek ve Meşihat-ı İslâmiyeyi ve Hilâfeti mevki-i hakikisine is’ad etmek ve milletin kalb hastalığı olan za’f-ı diyanet ve baş hastalığı olan cehaleti servet ve iktidarınla tedavi etmekle Yıldız’ı Süreyya kadar â'lâ et. Tâ hanedan-ı Osmanî ol burc-u hilâfette pertevnisar-ı adalet olabilsin. Hem de havaic-i zaruriyeye iktisad et, tâ alıştırılmış olan israfata iktidarı olmayan biçare millet de iktida etsin, madem ki imamsın!
Birden rüyadan uyandım. Gördüm ki, asıl bu âlem-i yakaza rüyadır. Asıl uyanmak ve hakikat, o rüya imiş.