Dördüncü Madde: Talebelik sanat-ı mütenevviasında taksimü’l-mesâi kaidesini medresede tatbik etmekle beraber, ictimaat ile münazara ve müdavele-i efkârdan feveran eden bir nevi efkâr-ı umumiyeyi üstad-ı manevî ittihaz etmektir. Tâ talebelikte ukdetü’l-hayatiye tenebbüh ve meylü’t-terakki faaliyete ve meylü’t-teceddüt zuhura başlasın. Elhasıl, nasıl ki devlette efkâr-ı amme hâkimdir, müftisi de efkâr-i umumiye-i ulema olmalı. Ve üstad ve muallim de efkâr-ı amme-i talebe olmalıdır. Tâ ki meşrutiyet, mütesaviyen ve mütenasiben cereyan etsin. Şeriatta icma-ı ümmet hüccet-i kat’î olduğundan, efkâr-ı ammenin kıymet ve mevkiini gösterir.
Beşinci Madde: Mürşid-i umumî olan vaiz ve hatibler, hem âlim-i muhakkik olmalıdırlar -tâ bürhan ile ikna eylesin, zira tasvir ve tezyin-i müddea müteharrî-i hakikate karşı faidesizdir- ve hem de hakîm-i müdakkik olmalıdırlar -tâ ki bir şeyi terğib veya terhib ile ondan daha mühim şeyi tenzil ve tahfif edip muvazene-i şeriatı bozmasınlar- ve hem beliğ-i hakîm olmalıdırlar -tâ ki mukteza-yı hâle mutabık ve ilcaât-ı zamana muvafık ve teşhis-i illete münasib söz söylesinler-.
Altıncı Madde: Osmanlılığın meyl-i terakkisini faal etmektir. Şöyle ki:Bu devletin ma-bihi’l-hayatı ve dini, din-i İslâm olduğundan her bir Osmanlı i’lâ-yı şevket-i İslâmiyeye mükellef ve her bir mü’min i’lâ-yı kelimetullah’a muvazzaftır. Ve bu zamanda “i’lâ”nın en büyük sebebi maddeten terakki olduğundan ve terakkinin en müdhiş düşmanı olan cehalet ve zaruret ve ihtilâfa, seyf-i marifet ve sa’y-i insanî ve ittihad ile din namına cihad edeceğiz. Amma a’dâ-yı haricî, medenî olduklarından fikren galebe çalmak lâzımdır. O cihadı da berahin-i şeriata havale edeceğiz.