Birinci Madde: Âlem-i İslâmiyetin ukde-i hayatiyesini tenbih ve temin ve meylü’t-terakkîsini faal etmek için adalet ve meşveretten ibaret olan meşrutiyetin mehaz ve menbaını ezel ve ebed şanında olan kanun-u ilâhiyenin şârihi olan mezahib-i erbaayı ittihaz etmektir. Zira milyonlarla dâhilerin ecr-i ahiret için istinbat ettikleri bahr-i umman gibi mesail-i şer’iyeye kanaat etmeyip Avrupa’ya ahkâm ve ahlâkta dilencilik ve izhar-ı fakr etmek din-i İslâm’a büyük bir cinayettir. Meşrutiyette hâkim kanun olduğundan bu kanun libas-ı milliye-i İslâmiyeyi giymeli tâ ki asabiyet-i maneviye onun riyasetine karşı cevab-ı red vermesin. Meşrutiyette şeriat-ı garra hükümferma olduğu halde üç şecere-i zakkumu kökünden ihraç edecek ve üç şecere-i tuba zemin-i meşrutiyette neşv ü nema bulacak ve dal, budaklar açacaktır.
Zakkum şecereleri; dinsizlik, iftirak ve nifak ve zünub ve mesavi-i medeniyet ve hakkımızda şematetli olan zann-ı fasid-i ecanibdir. Ve tuba şecereleri; ruhanî manyetizma ile ittihad-ı amme ve inbisat-ı şeriat cihetiyle terakkî ve tenezzüh-i din ve nokta-i metin-i dîne istinad, meşrutiyet sebebiyle ikbal-i istikbalimizdir. Hem de anâsır-ı gayr-ı müslime meşrutiyetin devamına mutmain olacaktır.
Cemi kuvvetimle derim ki: Hiçbir hakiki mehasin-i medeniyet yoktur ki, İslâmiyet, sarahaten veya zımnen veya iznen onu veya daha ahsenini mütekeffil olmasın.
Amma vâ-esefâ ki! Çocuk aldatıcı mesavi-i medeniyeti çocuk tabiatlı bazı ehl-i heva ve heves mehasin zan ederek tutî gibi en evvel onu taklid ettiler. Hem de meşrutiyet şeriatın abd-i memlûküdür, ondan gasb olunmaz. Dikkat isterim ki, şeriat ile hiç münasebeti olmayan o müdhiş istibdat-ı zalimane sırf milleti aldatmakla bir münasebet-i mevhumeye istinad ile ol kadar dahil ve hariç muhacemâta karşı bu kadar zaman kendini muhafaza ettiğinden şimdi asıl şeriatla münasebet-i hakikisi olan meşrutiyetin bekası bu kuvvet-i âliyeye istinad etmek zaruridir.