bunu takviye ile sıhhat bulabilir. Bizim cemiyetin meşrebi muhabbete muhabbet ve husumete husumettir. Yani beyne’l-İslâm muhabbete imdat ve husumet ceyşini bozmaktır. Mesleğimiz ise ahlâk-ı Ahmediye ile tahalluk ve sünnet-i Peygamberîyi ihya etmektir. Ve rehberimiz şeriat-ı garrâ ve kılıncımız da berahin-i katıa ve maksadımız i’lâ-yı kelimetullahtır!
Cemiyetimize her bir mü’min manen müntesibdir. Sureten intisab ise, sünnet-i Nebeviyeyi kendi âleminde ihyaya azm-i kat’î iledir. En evvel mürşid-i umumî olan ulema ve meşayih ve talebeyi, şeriat namına ittihada davet ederiz.
İhtar-ı Mahsus: Gazeteci denilen huteba-i umumi iki kıyas-ı fasidle milleti bataklığa düşürtmüştür.
Birincisi: Vilâyâtı, İstanbul’a kıyas ederek. Halbuki elifbayı okumayan çocuklara felsefe dersi verilse sathî olur.
İkincisi: İstanbul’u Avrupa’ya kıyas etmişler. Halbuki, bir erkek, kadının kametinden istihsan ettiği libası giyinse muhannes ve rezil olur.
Hatime: Benim perişan sözlerimin mabeynlerini rabtedecek olan mukaddemat-ı matviyeyi itnabdan ihtirazen hayalimde hıfz ile zikretmedim. Ve bu müşevveş sözlerimi temaşa edenler, misafireten ve tenezzülen ruhlarını bir “Kürd Evi” ıtlâkına şayan olan cesedime göndersin de, hazinetü’l-hayalimi teftiş ile matviyatı çıkarsın. Yani, Leyla’mı benim gözlerimle temaşa etsin. Yaşasın şeriat-ı garra!
Bediüzzaman Said-i Kürdî
* * *