Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi,
Sayı: 6, Sayfa: 43-44
27 Kânun-ı evvel 1324
9 Ocak 1909
Nutk-u Sâbıkın Neticesi
Benim dört köşeli bir fikir ve müddeam var.
Birincisi: Avrupa’dan mehasin-i medeniyetin iktibasına muhtacız. Halbuki medeniyetin mehasini ile beraber, mesavisi de terakki ve en garib ve aldatıcı bir surete girmiş. Bu seyyiatın en fenası ve medeniyetin muharribi ve bâr-ı giranı, sefahet ve havaic-i gayr-ı zaruride israfat ve maişetteki müdhiş müsavatsızlıktır. Binaenaleyh, mehasinle beraber seyyiat da medeniyetimiz içine sokulmamak için bize öyle bir kanun-u hâkim ve mümeyyiz lâzım ki, heva ve hevese galebe etsin. Zira bizde çocukluk tabiatı var.
İkincisi: Nasıl ki, Kürdlerin asabiyetlerinden bir hâkim reis, Avrupa’ya müdahene için frenk libası giyse, Kürdler, o hâkime itaate bedel ihanet edeceklerdir. Şayet tanısalar ki, Kürd’dür; libas-ı millîsini tebdil ettiği için “milletine hakaret etmiş” derler.Bunun gibi; bu zaman-ı meşrutiyetteki hâkim, şahs-ı mütehakkim değil, belki kanun-u mümeyyizdir. Bu kanunu, libas-ı millî ile göstermek lâzımdır. Yoksa asabiyet-i maneviye karşısına çıkacaktır.
Üçüncüsü: Anâsır-ı gayr-ı müslimenin adalet ve müsavat ve hürriyetin devamına itminanları tam olamaz. Meğer bu müsavat ve adalet metin bir nokta-i istinada rabtedile. O da lâ-yetegayyer ve vicdanın hâkimi nokta-i diyanet ve şeriattır. Demek bu adaletin mukteza-i diyanet olduğunu göstersek tamamen mutmain olacaklar, hiç ürkmeyecekler lâubalilerin zannı gibi... Zira ittifak Hüdadadır, hevada değil. Olsa da muvakkattır. Zira heva, akrebin yuvası gibi ağraz ve enaniyetin menşe-i intişarıdır.