Ve salât, ibadet ünvanıyla –kıbleye müteveccih olduğu halde– sahih ve kurbettir; ve lu’b ünvanıyla veyahut kıbleye teveccüh olunmasa bâtıl ve haramdır; namaz, sureten o namazdır.
Binaenaleyh, meşrutiyet ve kanun-u esasî denilen adalet ve meşveret, bu ünvan ile beraber o ünvan-ı muhteşem ve müessir ve adalet-i mahzayı mutazammın ve nokta-i istinadımızı temin eden ve meşrutiyeti bir esas-ı metine isnad ettiren ve evham ve şükûk sahibini varta-i hayretten kurtaran ve istikbal ve ahiretimizi tekeffül eden ve menafi-i umumî olan hukukullahı izinsiz tasarrufundan sizi tahlis eden ve hayat-ı milliyemizi muhafaza eden ve umum ezhanı manyetizmalandıran ve ecanibe karşı kemalimizi ve metanetimizi ve mevcudiyetimizi gösteren ve sizi muaheze-i dünyevî ve uhrevîden kurtaran ve maksad ve neticede ittihad-ı umumiyi tesis eden ve o ittihadın ruhu olan efkâr-ı umumiyeyi tevlid eden ve çürük mesavi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten yasak eden ve bizi Avrupa dilenciliğinden kurtaran ve geri kaldığımız uzun mesafe-i terakkiden sırr-ı i’caza binaen zaman-ı kasirde tayyettiren ve Turan ve Ariyanı ve Sam'ı tevhid ederek, zamanıyla bize bir büyük kıymet veren ve şahs-ı manevî-i hükûmeti müslüman gösteren ve Kanun-u Esasinin ruhu ve On Birinci Maddeyi muhafaza eden ve Avrupa’nın eski zann-ı fasidlerini tekzib eden ve Muhammed’i hatem-i enbiya ve şeriatın ebedi olduğunu tasdik ettiren ve muharrib-i medeniyet olan dinsizliğe karşı sed çeken, tebayün-ü efkâr ve zalâm-ı teşettüt-ü ârâyı, safa-i nuranisiyle ortadan kaldıran ve umum ulema ve vaizleri ittihad-ı saadet-i millete ve icraat-ı hükûmet-i meşrutaya hâdim eden ve adalet-i mahz ve merhametli olduğundan, anâsır-ı gayr-ı müslimeyi daha ziyade telif ve rabteden –evet, evet daha ziyade rabteden;