İkincisi: Bazı müdahinlerin keyfemayeşa sû-i tefsir etmek, hâşâ, İslâmiyeti istibdada müsait ve medeniyete mani gibi göstermektir.
Üçüncüsü: Zahirperest dinin cahil dostları, taassubat-ı nâbemahal ile bazı teşbihatı hakikat olarak telâkki ve telkin ederek ve bunu iyilik belleyip dine hıyanet etmesidir.
Dördüncüsü: Müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk ile çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub-u mesavi-i medeniyeti tutî gibi taklit etmeleridir.
Ey vükelâ-i ümmet, şeriat namıyla meydana çıksanız, icma-ı ümmetin bir küçük dili olacaksınız. Hem de şeriat-ı garranın nidasıyla bütün ezhanı manyetizmalandıracak ruhen ve vicdanen evamiriniz telâkki olunacaktır. Siz ehl-i teşrih değilsiniz; ehl-i tercih ü tatbik-i ahkâm-ı ilcaat-ı zamane olacaksınız. Ve böyle esaslarda az bir ihmal ve inhiraf, kesr-i adedî gibi füruatta bir yekûn-u azim-i seyyiat teşkil edecektir. Şimdi tam görünmese, müstakbel tarlasında ebucehilkarpuzu gibi mazarrat ile sünbüllenecektir. Ehven-i şerri ihtiyar, adalet-i izafiyedir. İcaletü’r-rakib gibi yapılmasın, ta adalet-i hakikiyeye istidat peyda olsun.
Ey mebuslar, iyi muvazene ediniz, tâ ki ﺣَﻔَﻈْﺘُﻢْ ﺷَﻴْﺌًﺎ ﻭَ ﻏَﺎﺑَﺖْ ﻋَﻨْﻜُﻢْ ﺍَﺷْﻴَٓﺎﺀُ beyti size handezen-i istihfaf olmasın. Elhasıl, adalet ne ünvanla olsa, adalettir. Lâkin ihtilâf-ı ünvanın büyük bir tesiri var. Hatta mantıkta bir şey-i vahid bir ünvanla zaruri olduğu halde, başka ünvanda nazarîdir.