Böyle kendi belini kıracak harekete vahşice meyleder mi?
Karabet-i rahmin, hem rikkat-i cinsiyen de, o da eğer olmazsa,
hiç sağlam tabiatın, selim fıtratın yok mu?
ki muhterem meyyiti dişinle parçalarsın.
Demek akıl ile hem kalb, vicdan ve insaniyet, hem karabet-i rahmî,
hem rikkat-i cinsiye, tabiat ve şeriat nazarında
o müzmin maraz-ı zem, mezmumdur; merdud gıybet, matruddur.
İçilir mi her dem dem-i âdemî?
Fasıkımız Başka Fasıka Benzemez.
Ahlâkımız Dinimizle Kaimdir
Bizde biri fasıksa, galiben ahlâksızdır; ekser vicdansız olur.
Zira bir arzu-yu şerri vicdanındaki imanın sadâsını
iskâtla, susturmakla inkişaf edebilir.
Demek o şahs-ı fasık; vicdanını, kalbini
birdenbire sarsmadan, hem maneviyatını
istihfaf, iskat etmeden, tam bir ihtiyarla serbest şerri işlemez.
Bundandır İslâm dini fasıkı hâin bilir, hem görür onu cani,
şahidliğini reddeder. Mürtedi de zehir bilir; hem de bir semm-i katil.
Onun için idam eder, heder eder kanını.
Fakat zimmî ve muahidi, şartıyla ibka eder.
Niyettir hayrı hayr eder.
Hem icra-yı adalet, din namına olmalı, ta akıl ve kalb ve vicdanı,