Ger bir dest-i gaybî ile masum masun kalsa idi,
maadin-i ervahın tenmiyesine medar, hem sebeb-i tehzibi olan
evamir-i imtisalî, nevahi-yi ictinabî sebebiyle elmaslaşmış Ebu Bekir-i namdar,
hem de o sahib-i gâr, o Sıddîk-ı sadıkın o ruh-i musaffası,
onun aksiyle fahimleşmiş Ebu Cehil’in zulmettar ruhundan
temeyyüz teali edemezdi.
Biri, zulmet-i yelda; biri bir necm-i zehra.
Biri, bir semm-i murdar; biri, bir ser-i sırdar.
Bu sır, sebep olmuştur teklifte nazariyet, telâkkide meşakkat,
cihad ve müsabakat ....... nur içinde bir nâr.
O nâr ise hem tehzib, hem tezhib ve tasaffi ervah-ı âliyeyi ervah-ı sâfileden.
Dane oldu bir şecer. Şecer oldu meyvedar.
Bazen Zaif, Zalim Olur
Ye‘s ile sû-i zandan zaaf-ı kalb neşet eder.
Öyle adam görüyor, zalimin darbeleri bir mazlumu dövüyor,
elîm darbe iniyor. O mazlumun âlâmı tabii aksediyor o zaifin kalbine,
teellümat veriyor. Teellümat incitir, zaafı tahammül etmez.
Ondan kurtulmak ister, rahat-ı kalbî için.
Mazlumun istihkakı darbe arzu ediyor. Hem bahane buluyor. Belki der:
Müstahaktır. Madem o sefil, güneş ona vermiyor, neden gölge ediyor?
Manen zalim oluyor, zulme yardım ediyor.