muhtemel bir söz ile çabuk tekfir edilmez.
Eğer desen: Muhtelif tarikatlarda vardır muhtelif ayinler, ibadet şekli giymiş?
Derim: Üç şartı varsa, bir niyet-i hayır ile, belki de zarar vermez.
Birinci şartı şudur: O, münafi olmamak
kat’an vakar-ı zikre, hem âdâb-ı huzura.
İkincisi: Menhi olan ef’alin içinde bulunmamak. Menhi olsa, hiç olmaz.
O ef’al ve harekât kasdî birer ibadet nazarıyla yapmamak.
Evet, hâl ve harekât, ihtiyarî ve kasdîden daha ziyade olmalı;
şuursuz, incizabî, ıztırarî. Başka çeşit yakışmaz.
Zira asl-ı ibadet, bizzat nefs-i zikirdir.
O ahval-i mübaha, bir vesile-i müşevvik.
Harekâtı ta’yinde ihtiyar-ı zâkiri ayet serbest bırakmış, mübahta takyid etmez.
O ef’al, hiç benzemez şer’an muayyen olan ibadat ef’aline.
Zira ef’al-i şer’î, bir ceviz-i Hind’e benzer,
süt-misal lübbü gibi beyaz kışrı da lübdür; cevizimize benzemez.
Fakat ayine-i zikirde olan ef’al ve ahval, cevizimize benziyor;
kışrı bir gılafdır, hiçbir vakit yenilmez;
ceviz-i Hind’e benzemez, ona makis olamaz.
Kâinattaki Faaliyette Büyük Bir Lezzet Var
Bir hikmet-i ezelî, dest-i kudret, fıtratta bilkuvveden bilfiile çıkarmak,
hem kuvvetten amele geçirmek için bir faaliyet derc etmiş.
O faaliyet içinde şedid bir lezzeti mezcetmiş,
mütenevvi her şeyde müstetir olan lezzeti