Tesis-i İslâmiyet, hem tebliğ-i risalet, tahammül ve meşakkat,
hem de telkin-i ümmet, telâkki-i millette bir üsve-i hasene,
hem bir misal-i enseb o kıssa-i Musa’dır. Esasat-ı risalet, desatir-i mühimme
o kıssa zımnındadır. Vücuhunda tenevvü, cihatı da kesire,
ikinci derecede tebeiye. Bir cihet-i hayatın maziye müstakbele uzanmış,
derin hem pek de geniş içtimaî hayatın desatiri câmidir.
Ziya, gıda gibidir, ihtiyac-ı hakikat.
Düstur tekerrür etse, ders de tekerrür eder.
İkinci derecede binler düsturlarından bir kaç tane numune:
Meselâ Fir’avn’a hitaben şu cümle-i azamet:
Meselâ: فَالْيَوْمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ
Şu ferain-i Mısrînin mumyalarla emvatın ecsadını
maziden müstakbele nakleden garip bir düstur-u mevt-âlûd hayatı
ihtar ile verir dehşet. Hattâ Fir’avn-ı Musa bedeni de nâcidir. Seyl-i zaman atmıştır mumya tahta üstüne şu asrın sahiline atik bir yadigâr-ı ibret.
Meselâ: يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا
Şu kelâm bize diyor: “O dağsız düz kıtanın tağî selâtîninde ehramların inşası
arzu-yu garibî bir meyelan-ı haşmet hükümran olduğunu
muhteşem ehramlara zulüm ve abes şeylere vücud veren bir düstur”
bu cümle eder ihtar, verir bir ders-i hikmet.