Dallar Semeratı Rahmet Namına Takdim Ediyor
Şecere-i hilkatın dalları her tarafta
semerat-ı niamı zîruhun ellerine zahiren uzatıyor.
Hakikatte bir yed-i rahmet, bir dest-i kudrettir ki,
o semeratı, o dalları içinde sizlere uzatıyor.
O yed-i rahmeti, siz de şükür ile öpünüz.
O dest-i kudreti de minnetle takdis ediniz.
Fatiha’nın Ahirinde İşaret Olunan Üç Yolun Beyanı
Ey birader-i pür-emel! Hayalini ele al, benimle beraber gel.
İşte bir zemindeyiz, etrafa bakarız; kimse de görmez bizi.
Çadır direkleri hükmünde yüksek dağlar üstünde karanlıklı bir bulut
tabakası atılmış, hem o dahi kaplatmış zeminimizin yüzü.
Müncemid bir sakf olmuş, fakat altı yüzü açıkmış,
o yüz güneş görürmüş.
İşte bulut altındayız, sıkıyor zulmet bizi.
Sıkıntı da boğuyor; havasızlık öldürür. Şimdi bize üç yol var.
Bir âlem-i ziyadar, bir kerre seyrettimdi bu zemin-i mecazi.
Evet bir kerre buraya da gelmişim, üçünde ayrı ayrı dahi gitmişim.
Birinci yolu budur: Ekseri burdan gider;
o da devr-i âlemdir, seyahata çeker bizi.
İşte biz de yoldayız, böyle yayan gideriz.
Bak şu sahranın kum deryalarına,
nasıl hiddet saçıyor, tehdit ediyor bizi!
Bak şu deryanın dağvari emvacına! O da bize kızıyor.
İşte elhamdülillâh öteki yüze çıktık, görürüz güneş yüzü.
Fakat, çektiğimiz zahmeti ancak da biz biliriz.
Of, tekrar buraya döndük, şu zemin-i vahşetzar, bulut damı zulmetdar.
Bize lâzım, revnekdar eder kalbdeki gözü bir âlem-i ziyadar.